AKP Genel Lider Danışmanı ve Yeni Şafak yazarı Yasin Aktay, bugünkü yazısında, İran’da 22 yaşındaki Mahsa Amini’nin “örtünme kurallarına uymadığı” gerekçesiyle ‘ahlak polisi’ tarafından gözaltına alındıktan sonra hayatını kaybetmesiyle başlayan protestolar ve İran’daki rejimle ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Mahsa Amini’nin vefatının akabinde başlayan şovların kısa vakitte İran’ın bütün kentlerine yayıldığını tabir eden Aktay, “Bu protestoların bir rejim değişikliğine götürmesi beklentisi doğal olarak birçok kesimde mevcut. Özellikle başörtüsüne karşı bir ayaklanma olarak algılandığı ölçüde hem Türkiye’de hem de dünyanın birçok yerinde önemli Islamofobi beklentileri ve iştahları kabartıyor, telaffuzları de coşturuyor.” kanısını lisana getirdi.
Devletin ismine “İslam” demekle, hatta bütün kurumların başına mollaların getirilmesiyle bir rejimin İslamileşemeyeceğini yazan Aktay, “İran’ın İslam ismine ortaya koyduğu pratik kuşkusuz çağdaş İslami hareketler için çok ibretlik ve kıymetli dersler çıkarılabilecek bir deneyim. Doğrusu birinci vakitler büyük umut beslenmiş olan bu deneyim çok kısa müddet içinde Müslüman aydınlar tarafından da önemli tenkitlerin konusu oldu” diye yazdı.
Aktay yazısına şöyle devam etti:
“İran’da başörtüsü dayatmasının da başörtüsünün ne ideolojisini ne de dini manasını ve pratikte prestijini güçlendiren bir tesir yaptığını kimse söyleyemez. Aksine insanlara zorla başörtüsü dayatmak insanları hem başörtüsüne hem de İslam’a önemli manada soğutmuştur. Gündelik hayatta İslam’ın giderek zayıflaması İran’da halkın yolsuzluklarla, baskıyla özdeşleyen bir rejimin kendini İslam’la özdeşleştirmesine karşı gösterilen bir reaksiyon. Bugün İran 43 yıl içinde bütün İslami savına ve görünümüne karşın deizmin, ateizmin, sekülarizmin Avrupa ülkeleriyle yarıştığı bir toplum çıkarmıştır ortaya.
İnsanlara zorla başörtüsü taktırmanın hiçbir İslami tarafı olmadığı üzere pratikte İran’da bunun başörtüsüne karşı önemli bir reaksiyonun gelişmesine yol açtığı herkesin gördüğü bir gerçek. Türkiye’de Kemalistlerin yıllarca dayattığı başörtüsü yasağı ile zorla başörtüsü taktırmak ortasında hiçbir fark yoktur. Gerçekten Türkiye bir zorbalıktan diğer bir zorbalığa geçmeyi asla tercih etmedi.
İslam’ın hiçbir kuralı bugünün toplumunda insanlara zorla dayatılamaz. Ahlaki ve dini aksiyonlar her şeyden evvel özgürlük koşuluna bağlıdır. Özgürlüğü olmayanın ahlakı da olmaz.”
Yazının tamamını okumak için
