Ertuğrul Özkök, eşinin ismine gönderme yapan “Tansu’ya Mektuplar” başlığı altında yazdığı ve “newsletter” olarak paylaştığı yazılarında bugün Anadolu Efes’in ikinci kere Avrupa Şampiyonu olmasını kaleme aldı. Özkök, nadolu Efes Başantrenörü Ergin Ataman’a ait olarak, “Dünkü maçta Real Madrid mola hakkını gereken vakitten erken bitirirken, o son 3 mola hakkını kullanmadı. Başa baş, kıran kırana son 3 dakikaya girmiş bir maçta son molaları kullanmamak hakikaten büyük bir karardır. Bilmiyorum dünya basket tarihinde, bu türlü başa baş gidip de son 3 molayı kullanmadan şampiyon olan diğer bir koç var mıdır…” niyetini lisana getirdi.
Özkök’ün “Şampiyonun soyunma odası, Ergin Hoca son üç molayı neden kullanmadı?” başlıklı yazısı şöyle:
Şampiyonun soyunma odası, Ergin Hoca son üç molayı neden kullanmadı?
Euroleage Final Four maçını Paris’te oteldeki odamda seyrettim.
Bu yazıyı maç bittikten ve Koç Ergin Ataman’a kutlama bildirisini attıktan çabucak sonra yazıyorum.
Maçtan evvel Efes Koç’u Ergin Ataman’a attığım WhatsApp bildirisinde, “Hocam hepinizle gurur duyuyoruz” dedim.
Birinci hissim: Ergin Hoca Avrupa basketbolunun Guardiola’sı’dır.
Çabucak maçtan sonraki birinci hissimi söyleyeyim.
Hislerimi fakat abartarak söz edebilen bir beşerim.
Benim için Ergin Ataman Avrupa basketbolunun Guardiola’sı’dır.. Jurgen Klopp’udur…
İkinci hissim: Tuncay Özilhan Madrid Lideri’nden daha vizyoner
Ancak Tuncay Özilhan da Real Madrid Kulüp Başkanı’ndan daha büyük bir basketbol vizyoneridir.
Zira Türkiye üzere bir ülkede, ardında güçlü bir futbol kulübü olmadan basketbola1976’dan beri inanılmaz bir dayanak veriyor. Yılmıyor, geri adım atmıyor.
Ergin Ataman’ın Obradoviç’ten farkı
Dün akşam bir defa daha anladım. Ergin Ataman, farklı, çok farklı bir teknik yönetici.
Fenerbahçe’nin büyük ve efsane koçu Obradoviç, maçı daha çok yüzü benchteki oyunculara dönük yönetirdi. Maç sırasında benchte bekleyen oyunculara konuşurdu daima.
Ergin hoca ise daima alana bakarak yönetiyor.
Çok kendine özgün bir saha manegement’i ve psikoloji idare stili var.
Hatta basketbolun değişmez kurallarını bile kırmayı göze alıyor.
Bir paradigma kırıcısı yani.
Ataman dün gece bir basket idare paradigmasını yıktı
Mesela her koçun maç psikolojisi açısından en tesirli olan ve sonuna kadar kıskançlıkla kullandığı mola hakkını değişik biçimde kullanıyor.
Dünkü maçta Real Madrid mola hakkını gereken vakitten erken bitirirken, o son 3 mola hakkını kullanmadı.
Başa baş, kıran kırana son 3 dakikaya girmiş bir maçta son molaları kullanmamak sahiden büyük bir karardır.
Bilmiyorum dünya basket tarihinde, bu türlü başa baş gidip de son 3 molayı kullanmadan şampiyon olan öteki bir koç var mıdır…
Dün maçtan sonra hocaya bu soru soruldu.
“Takım ikinci yarı çok güzel gidiyordu. Suratını kesmek ve motivasyonunu bozmak istemedim” dedi.
Maçtan evvel 78 sayı yapan kaybeder deniyordu, 58 sayı yapan kazandı
Bu maçın bir özelliği de 60 sayının altında biten bir final olmasıydı.
Bu türlü düşük skorlar son 20 yılda erkek basketbol maçlarında az görünüyor.
Spor yorumcuları maçtan evvel “78 sayı yapan bir kadronun kaybeder” diyordu.
Dün gece 58 sayı yapan kadro kazandı.
NBA playofflarının 110 sayı altında bitmediğini düşünürsek
NBA finallerinin 110 sayının altında bitmediğini dikkate alırsak sanki bu final Avrupa basketbolunun son yıllarda yükselişe geçtiği tezinin bir hurafe olduğunu mu gösteriyor..
Sayılara bakarsanız öyle…
Ancak bu maç son yıllarda az gördüğümüz bir savunma maçı oldu.
Yani maç sonunu skorerlerden çok savunmacılar belirledi. Maçın
Belgrad’da Türk seyirci biye az ve etkisizdi?
Bu maçın Türk basketbolu açısından bir öteki özelliği de şuydu.
Belgrad’da salonda Türk seyirci sayısı çok azdı. Üstelik de takviye çok heyecanlı değildi.
Birebir salonda daha evvel Fenerbahçe’nin oynadığı Final Four’u izlemiştim.
Besbelli bir Fenerbahçe taraftarı tartısı vardı.
Bu yıl Final Four’u oynayan 4 kadrodan 3’ünün gerisinde kendi ülkelerinin en güçlü futbol grupları var.
Real Madrid, Barcelona ve Olimpiyakos.
Ortalarında şirket ekibi olan tek kulüp Efes…
Yoksa ekonomik kriz evvel Final Four seyircisini mi vurdu?
Basket Avrupa’nın futboldan sonra yükselen ikinci sporu. Ve Efes artık Avrupa’nın en büyük gruplarından biri.
Bence daha tesirli bir taraftar dayanağını hak ediyor.
Doğal bir de Türkiye’deki enflasyon ve ekonomik krizin tesirini de unutmamak lazım.
Bence Efes bu yıl biraz da iktidarın iktisat siyasetinin gelir düzeyinde yol açtığı büyük düşüşün bedelini ödedi.
Eski bir genel yayın direktörü olarak çok büyük sitemim var
Eski bir gazete yöneticisi olarak Türkiye’nin hem klasik hem de dijital yeni medyasını eleştireceğim.
Böylesine büyük bir ulusal zaferin öncesindeki heyecanı okurlarına, izleyicilerine hiç hissettirmediler.
Bundan anladığım şu.
O denli sanıyorum ki; gazete ve internet sitelerinin, televizyonların yöneticileri, Türkiye’nin basketbolda elde ettiği büyük başarılardan heyecan duymuyor.
Her akşam televizyon kanallarına çıkıp, vasat siyasetten öteki hiçbir şey konuşmayan konuşan başlardan bunu beklemiyorum. Lakin yöneticilerinden bekliyordum. Düş kırıklığına uğradım.
Belediyeler neden dev ekran kurup bu heyecanı yaşatmadı?
Bir eleştirim de belediyelere.
Beklerdim ki, belediyeler, Efes’le işbirliği yaparak, yurdun dört bir tarafında kentlerin kasabaların meydanlarına dev ekranlar kursun, gençleri meydanlarda toplayıp bu büyük finali seyrettirsin.
Ne yazık ki onu da göremedim.
Halbuki ben Paris’te otel odamı arenaya çevirdim ve eşim Tansu’nun hayret dola bakışları altında bağıra çağıra bu finali seyrettim.
Sonuçta şu an memnunum.
Türk basketbolunu geldiği noktadan , dev kulüplerin üçte biri bütçelerle daima başa koşarak Türkiye’nin ismini Avrupa’nın en büyükleri ortasına yazdırdılar.
Futbolda bugüne kadar hiçbir vakit elde edemediğimiz başarılara imza attılar.
Bu zaferin sahne önü ve gerisindeki kahramanları
Bir basketbolsever olarak, bu büyük muvaffakiyet için teşekkür etmek istediğim isimler var.
(*) BİR: Efes ve Anadolu Sanayi Holding’e 1970’li yollardan beri basketbola verdiği bu büyük takviye için teşekkür ediyorum.
(*) İKİ; Şirketin CEO’i Tuncay Özilhan 1976 yılından beri hiç yorulmadan, hiç moralini bozmadan harikulade bir vizyonla Efes ekibine hem ekonomik., hem moral, hem vizyon takviyesi verdi. Hayranlıkla izliyor ve kutluyorum.
(*) ÜÇ; Ergin Ataman hoca için düşündüklerimi ise yukarda söyledim. Maçtan sonra attığım WhatsApp bildirisinde hislerimi bütün samimiyetimle yazdım.
(*) DÖRT; Doğal ki bütün oyuncular.. Şahane bir iş çıkardılar.
Kutluyor ve teşekkür ediyorum.
Euroleage’in toptan teşekkür etmesi gereken kurum THY’dir
Bir de Türk Hava Yolları’na teşekkür ediyorum.
Aslında Avrupa’da bütün ekiplerin ve basketbolseverlerin de teşekkür etmesi gerekir.
Yıllardır büyük bir vizyonla Avrupa basketbolunu destekledi.
Euroleage sponsorluğu yapıyor.
Pandemi sırasında dev global şirketler sponsorluklarını gözden geçirirken THY Euroleage’e takviyesini hiç kesmedi.
Her Euroleage maçında THY amblemini tekraren görünce keyifli oluyor ve daima birebir şeyi düşünüyorum.
Yalnızca basketbola değil, Türkiye’ye de büyük bir hizmet yapıyorlar.…
Evet dün gece Paris’te seyrettiğim maçın benim gözümdeki özeti.
