Fehmi Koru*
Gazze cephesinde bir sakinlik seziliyor. İsrail kara harekâtını hâlâ başlatmadı. Sebep ne olabilir?
Bir ihtimal, Gazze’de yaşayanlara yönelik ‘topyekün savaş’ tehdidinin beklediği hareketlenmeyi şimdi tam manasıyla yerine getiremediği içindir.
Mısır, Hamas’ın Gazze’de daha evvel görülmemiş çapta bir harekete hazırlandığını üç gün evvelden haber verdiği halde, İsrail idaresinin -bunu siz Netanyahu olarak anlayınız- ihtara kulak asmamasını farklı yorumlamışa benziyor. Bu sebeple de, Gazze’nin kuzeyinde yaşayanların güneye gerçek hareketlenmesi lakin Sinai’deki Rafah kapısının açık tutulmasıyla olabileceği halde, Mısır idaresi buna yanaşmaz görünüyor.
ABD dışişleri bakanı Blinken bu tarafta baskı yapmak ve Rafah’ın açılmasını sağlamak üzere Mısır’a gitti.
Kapı hiç değilse Gazze’de yaşayan Batılı ülke vatandaşları için açık tutulacaktı, Mısır o bahiste bile isteksiz davranıyor.
İsrail’in birinci reaksiyon olarak başlatacağını duyurduğu Gazze’ye yönelik kara harekatını geciktirmesinin mümkün bir öteki sebebi daha olabilir: Sadece İsrail’deki bütün imkanlarla yetinmeyip dünyanın dört bir tarafında kendisine sempati duyan milletlerarası medya kümelerinin, geçen Cumartesi günü ve sonrasında yaşananları İsrail bakış açısından duyurmalarını sağlamasına karşın, birinci gün geçtikten ve bilhassa ‘intikamcı’ yaklaşım yeterlice belirli olduktan sonra, küresel algıda değişimler yaşanıyor.
Hamas’a olan soğukluk tekrar devamda, fakat Gazze’de esasen sıkıntı koşullarda hayatlarını sürdüren Filistinlilere yönelik toptancı yaklaşım tutmadı. İsrailli siyasetçiler ile askeri sorumluların, çocuk-yaşlı, erkek-kadın ayırt etmeksizin Gazze’de yaşayan herkesin vefatıyla sonuçlanacak bir topyekûn saldırıyı arzuladıklarını aşikâr etmeleri ve ordunun da bu yolda davranışlar sergilemesi havayı değiştirdi.
[Dün, İsrail gazetesi Jerusalem Post’ta, imajını yanda sunduğum bir yardım davetinde manzarasıyla yer alan bir komutanın, ‘‘Şifa hastanesi bombalanmalı ve Gazze halkı açlığa makum edilmeli’’ kelamları İsrail idaresinin genel havasını yansıtıyor.]
Gazze’nin on gündür karanlığa gömülmesi, her türlü uygar imkanlardan yoksun bırakılması, halkın üzerine bombaların amaç gösterilmeksizin yağdırılması, hastanelerin fonksiyonsuz kalması, bütün dünyanın gözleri önünde yaşanan gelişmeler…
İsrail geçen cumartesi günkü olayın algısı üzerindeki hakimiyetini her geçen gün kaybediyor.
Beklenti, Hamas militanlarının kan dökmeleri ve rehin almaları sonrasında, 11 Eylül (2001) uğursuz aksiyonları akabinde dünyada yaygınlaşan İslam’a ve Müslümanlara olumsuz bakışın, bu son olayla birlikte daha da koyulaşmasıydı. ‘İslamofobi’ daha da artabilir beklentisiydi bu.
Galiba birinci kertede bu türlü bir yükseliş fark edildi de lakin zati o olumsuz bakışı benimsemiş kitleler dışında, olayın Filistinlilere ve genel olarak bütün Müslümanlara düşmanca bir tutuma dönüşmesi eğiliminin ömrü uzun sürmedi.
Tersi de mümkün.
Jerusalem Post’un bugünkü (16 Ekim) nüshasında yayımlanan Zvika Klein imzalı haberin giriş paragrafını birlikte okuyalım:
‘‘Yeni bir raporda, toplumsal medya kullanıcılarında, İsrail, Siyonistler ve Musevilere karşı şiddet kullanmaya davet davetlerinin, İsrail ordusunun Hamas’a başlattığı ‘Demir kılıçlar operasyonu’ sonrasında yüzde 1.200 arttığı belirtiliyor.’’
Anti-semitizm Siber İzleme Sistemi (ACMS) ismiyle faaliyet gösteren bir kurum 7-10 Ekim tarihleri ortasında yaptığı taramada bu sonucu tespit etmiş: Yüzde 1.200 artış…
Hamas hareketi ve sonrasını genel çizgileriyle Netanyahu hükümeti çizgisinde bir yaklaşımla sayfalarında pahalandıran Jerusalem Post’un bir gün evvelki (15 Ekim) nüshasında da, ihtar niteliğinde iki farklı haber yer alıyordu.
İkinci sayfasında ‘‘Dünya çapında şovlarda onbinlerce insan Filistinliler lehinde şov yapıyor’’ haberini paylaşan gazete, yorum sayfasında da, ABD’nin Harvard ve öbür prestijli eğitim kurumlarında, Hamas akınları yüzünden İsrail’i suçlayıcı şovlar yapıldığını, yerleşkelerde bahsin İsrail aleyhinde ele alınıp tartışıldığını haberleştirmiş…
Görülüyor ki, İsrail’in, kendisini saf ve mazlum göstererek Gazze’yi haritadan silmeye küresel dayanak alabileceği hesabı tutmamış…
Netanyahu ve onu sonuna kadar desteklemeye hazır görünen iç ve dış işbirlikçileri şu sıralarda hesaplarını tekrar gözden geçiriyor olabilirler.
‘‘Fırsat bu fırsat deyip’’ cezasız kalacakları umuduyla topyekün savaşın kara harekatını başlatabilirler…
Ya da… Memleketler arası Ceza Mahkemesi başsavcısı Karim Khan’ın dün yaptığı, Filistin’de hududu aşanlarla ilgili dava açmakta tereddüt etmeyeceği yolundaki açıklamasını dikkate alırlar…
Bakalım hangisi tercih edilecek?
*Bu yazı fehmikoru.com adresinden motamot alınmıştır.
