Fehmi koru*
Sonradan yeterli arkadaş olduğum bir tanıdığım, servetlerin kısa müddette yapılıp ondan daha da kısa müddette eriyebildiğini kendi üzerinden anlatmıştı.
O yıllarda İngiltere’de yaşıyormuş. Oğluyla yakın olduğu Asil Nadir’in Polly Peck şirketinin geleceğini parlak görüp pay senetleri çıkar çıkmaz elindeki kıt paraları İngiliz borsasında kıymetlendirerek kısa müddette servet sahibi olmuş…
“Dört milyon sterlin kıymetine ulaşmıştı elimdeki Polly Peck hisseleri” demişti.
Kendisinin Türkiye’ye gelmek üzere uçağa bindiği saatlerde İngiliz hükümeti Polly Peck şirketine karşı harekete geçmiş. “Uçağım İstanbul’a indiğinde elimdeki pay senetlerinin kıymeti sıfırlanmıştı” diye anlatmıştı başına geleni.
Uçuyor olmasaydı, havayı koklar koklamaz senetleri elinden çıkarabilirdi oysa…
Bu olayı hatırlamamın sebebi, bu günün birinci saatlerinde yazı başına oturduğumda okuduğum bir haber…
Dün akşamın bir vaktinde, Hazine ve Maliye Bakanlığı yeni bir finans enstrümanının devreye alınacağını duyurur duyurmaz, dolar karşısında bayağı bir bedel kazanmış TL. Duyurudan çabucak evvel 17.20 TL olan 1 dolar kısa müddette 16.88 TL’ye kadar inivermiş. Benim gecenin bir vaktinde bu inişten haberim olduğunda 17.22’ye yükselen dolar yeni bir rekor daha kırıyordu. [Euro da 18.07’ye düştükten sonra 18.32’yi görmüştü.]
O ortada birileri para kaybetmiş, birileri de bayağı para kazanmıştır.
Kimler kaybetti, kimler kazandı sanki?
Hazine bakanlığı yeni finans enstrümanını dolarda duran tasarrufları TL’ye çekmek için devreye soktu. Ellerindeki doları bozduranlar, 20 Aralık 2021’de yaşandığı cinsten bir olayla karşılaşılacağını ve birkaç gündür mazot artırımı üzere bir-iki lira birden artan dolar pahasının yere çakılacağını düşünmüş olmalı.
Aralık ayındaki o günün ertesinde devreye sokulan kur muhafazalı mevduatta o denli olmuştu zira.
Bu kez reaksiyon farklı gelişti.
Uzmanlardan naklen gazeteler “Piyasa yeni enstrümanı beğenmedi” diye yazıyor.
Yeni enstrüman devletin elindeki yüksek kıymetli bir kurumla irtibatlı senet çıkarmayı öngörüyor. Uzmanlar şu soruyu sormakta: “Enflasyonun TÜİK tarafından bile %75’e dayandığı ilan edilen ülkemizde hangi devlet kurumu o orandan daha fazla kârlı ki?”
Bu yaşanana en fazla AK Parti genel lideri da olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan üzülmüştür.
Yeniden cumhurbaşkanı adayı olacağını kendi ağzından işittiğimiz gün yaşandığı için…
Adaylığını İzmir’de katıldığı bir aktiflikte ilan etti Cumhurbaşkanı Erdoğan.
Muhalefetin bir sözcüsü, “Onlar için iyi olsun; kaybedeceği bir seçime adaylığını açıkladı” dedikten sonra şunu da eklemiş: “Erdoğan ne vakit erken seçim yok dediyse bil ki 3 ay sonra erken seçim olmuştur.”
Oysa, “Cumhur İttifakı’nın adayı benim” demekle, dolaylı olarak, seçim tarihinin erkene alınacağını da tabir etmiş oldu AK Parti başkanı.
İki kere seçilmiş bir cumhurbaşkanı, anayasaya nazaran, üçüncü kere aday olamıyor (m. 101). Tayyip Erdoğan birincisi 2014, başkası 2018 yıllarında olmak üzere tam iki kere cumhurbaşkanı seçildi. Hem de halk oyuyla. Böylelikle anayasanın kısıtladığı hudutlar içerisinde. 2023 yılı haziran ayında yapılacak seçimde tekrar aday olabilmesi imkansız.
Anayasada öngörülen tek istisna, seçimin tarihinin TBMM tarafından erkene alınması (m. 106).
Tayyip Erdoğan sahiden aday olacaksa, AK Parti ve MHP’nin milletvekili sayısı kâfi olmadığı için, bu, lakin muhalefetle anlaşılıp seçim tarihinin erkene alınmasıyla gerçekleşebilir.
[Bazıları husus tartışmalı olsa da adaylarla ilgili son kararı Yüksek Seçim Konseyi (YSK) vereceği için bu pürüzün üstesinden gelinebileceği argümanında. Halbuki kıdemli yargıçlardan oluşan YSK üyelerinin anayasadaki açık sözleri görmezlikten gelmeleri beklenmemeli. Bu husus İstanbul büyükşehir belediye başkanlığı seçiminin tekrarlanmasına benzemez.]
Cumhur İttifakı ismine adaylığın ilanı, Kemal Kılıçdaroğlu’na da, Millet İttifakı ismine kendi adaylığını açıklama meydan okuması tıpkı vakitte.
Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı seçiminde karşısına Kılıçdaroğlu’nu çıkarmasını şiddetle istek ediyor Tayyip Erdoğan ve bu dileğini hiç saklamadığı üzere, karşı tarafı buna zorluyor da.
Neden sanki?
Sorunun yanıtı kolay.
‘CHP genel başkanı’ sıfatı bulunan, yani CHP kimliği ağır basan biri, rakip olarak karşısına çıktığında, evvelki seçimlerde kendisine oy verdiği halde şimdilerde oy verecek diğer aday arayışı içerisine giren seçmenleri tekrar kendisine çevirebileceğini hesap ediyor da ondan.
Kılıçdaroğlu’nun CHP imajını olumlu olarak değiştirmeyi amaçlayan eforları, zihin kodları CHP zıtlığına takılı kitleler ile ‘helalleşme’ teşebbüsü algıda değişime yol açsa da, o değişim CHP’ye oy olarak dönmedi, dönmüyor.
Tayyip Erdoğan ile Kemal Kılıçdaroğlu seçimde karşı karşıya geldiğinde, sandıktan hangisinin çıkacağını öngörebilmek kolay değil.
Zor da olsa Kılıçdaroğlu kazanabilir, lakin Cumhur İttifakı en kolay rakibin o olacağını düşünüyor ve bu yüzden de onu bir an evvel adaylığını açıklamaya zorluyor.
Bir gaye da, gündemleri öteki ve daha acil hususlarla meşgul olduğu için aday belirlemeyi en sona bırakan Millet İttifakı içerisine erken bir ihtilaf sokmak olabilir.
Dağılmalarına yol açabilecek bir ihtilaf…
Tam yüklü olarak bu mevzu konuşulacak iken, daha ilan edilir edilmez boş çıkan bir ekonomik açılımla kamuoyunun meşgul edilmesi, AK Parti önderi Erdoğan’ı üzmüş olmalı.
İçi dışı bir olduğu için, Tayyip Erdoğan’ın üzülüp üzülmediğini, üzüldüyse ne kadar üzüldüğünü yakında anlarız.
*Bu yazı fehmikoru.com adresinden motamot alınmıştır.
