Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Lideri Ali Babacan, “Erdoğan seçim kampanyasını başlattı. Seçim maddelerini değiştirerek siyasal mühendislik çalışmalarına girmek, tansiyon çıkarmak, kutuplaştırmayı artırmak falan derken kampanyaya tam gaz devam ediyor. Kampanyasının 1. unsuru: Gazetecileri sustur. Onun için Basın Kanunu’nu düzenlemek istiyorlar. Kampanyasının 2. unsuru: İnternet sitelerini sustur. Onun için internet sitelerini yıldırmak istiyorlar. Ve kampanyasının 3. hususu: Milletin sesini sustur. Onun için de toplumsal medyada söz hürriyetini çiğnemek istiyorlar. Tek kederleri, Türkiye’yi baskı ülkesine çevirmek. Tek kederleri bu. Bunun için de kamu gücünü, millete karşı kullanmayı beceri sanıyorlar” diye konuştu.
DEVA Partisi Genel Lideri Ali Babacan parti genel merkezinde bugün haftalık kıymetlendirme toplantısı yaptı. Babacan şöyle konuştu:
“DEVA Partisi, önümüzdeki milletvekili seçimlerine kendi aday listeleri ile girecek”
“Partimiz Türkiye’nin dört bir yanında süratle büyümekte, teşkilatlarımız genişlemekte, üye sayımız yükselmekte, halkımızın partimize teveccühü süratle artmaktadır. Biz, Ramazan Bayramı’dan evvel bir karar aldık. Önümüzdeki seçimlere, DEVA Partisi olarak, kendi ismimizle sanımızla, kendi logomuzla bayrağımızla girmeye karar verdik. Bu kararımız, tüm ülkede, büyük bir memnuniyetle karşılandı. Vatandaşlarımızın Gaziantep mitingimize gösterdiği fevkalâde ilgi, bu kararımızı taçlandırdı. Evet, DEVA Partisi, önümüzdeki milletvekili seçimlerine kendi aday listeleri ile girecektir. Seçim günü, seçmenimiz seçim pusulasını önüne aldığında, DEVA Partisinin logosu olan ‘damla’yı görecek ve ‘damla’nın altındaki boşluğa evet mührünü basarak tercihini, iradesini ortaya koyacaktır. Bu bahiste tutumuz nettir.”
“Partiler ortası diyalog ve iş birliği süreçlerine de katkı vermeye devam edeceğiz”
“Şunu da vurgulamak isterim ki, biz bir yandan kendimiz, DEVA Partisi olarak, seçimlere hakikat emin adımla yürürken, bir yandan da partiler ortası diyalog ve iş birliği süreçlerine de katkı vermeye devam edeceğiz. Bu haftaya da olumlu bir başlangıç yaptık. 6 partinin genel liderleri olarak, milletimizin beklentileri ve ülkemizin muhtaçlıkları doğrultusunda, iş birliği yaptığımız alanları genişletme kararı aldık. İktidarın kutuplaştırma, ayrıştırma, ötekileştirme gayretlerinin tam bilakis, ülkemiz için diyaloğun, iş birliğinin, uzlaşının ve mutabakatın ne kadar kıymetli olduğunu bir sefer daha ortaya koyduk. Demokrasi tarihimize geçecek adımlar atmaya devam ettik. Bu bağlamda, beraberce benimsediğimiz unsur ve amaçları ortaya koyduk. Görün, daima bir arada Türkiye’yi Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e geçireceğiz. Ülkemizde özgürlükçü bir kamu nizamı tesis edeceğiz. Her türlü ayrımcılığa son vereceğiz. Taahhüdümüz nettir: Bu ülkede niyet özgürlüğü, tabir özgürlüğü ve basın özgürlüğü tam olarak gerçekleşecektir. Din ve vicdan özgürlüğü garanti altına alınacaktır. Öte yandan, rövanşizme müsaade etmeyeceğiz. Hukuk ve ahlak dışı yollarla çıkar elde edenleri ise bağımsız ve tarafsız yargının karşısına çıkartacağız. Toplumsal devlet prensibine sahip çıkacağız. Gelir adaletini sağlayacağız. Üretim ve istihdam odaklı bir iktisat siyaseti uygulayacağız. Siyasi etik yasasını çıkaracağız. Dış politikayı aktif ve prestijli bir biçimde yürüteceğiz. Türkiye’nin Avrupa Birliği perspektifine odaklanacağız. Dış siyasetin ve dış bağlantıların, iç siyasetin gereci yapılmasına müsaade etmeyeceğiz
“Ülkedeki problemlerin üstünü hudut ötesi bir operasyonla örtmek istiyor musunuz”
Bakıyoruz; birileri dış siyaset konusunda tenkit duymaktan rahatsız. Biz ‘Dış politikayı iç siyasete alet etmeyin’ diyoruz. ‘Milli güvenlik sorunlarını, içerideki sıkıntıların üzerini örtmek için araç olarak kullanmayın’ diyoruz. Bakın, bunlar bugün, ülkede çöken iktisat konuşulmasın, yok olan hukuk konuşulmasın, can çekişen sıhhat sistemi konuşulmasın istiyorlar. Milletin içine düştüğü durum konuşulmasın diyorlar. Biz de tam bu nedenle, muhtemel Suriye operasyonu ile ilgili niyetlerinden kuşku ediyoruz. Onun için hükümete soruyoruz: Ülkedeki problemlerin üstünü hudut ötesi bir operasyonla örtmek istiyor musunuz? Operasyonun kapsamı nedir? Niye artık yapacaksınız? Gelin, siyasi partileri, bu mümkün operasyon konusunda bilgilendirin diyoruz. Sorularımızı yanıtlayın. Bakın ben, 8 yıl bu ülkenin Ulusal Güvenlik Konseyi üyeliği yapmış bir beşerim. Millet sıkıntısı, devlet sıkıntısı nedir, âlâ bilirim. Oraya giden askerler hepimizin evladı, bu ülkenin evlatları. Sorularımıza yanıt vermek zorundasınız. Yapacağınız iş kolay: Devletin ilgili kurumlarının başındaki şahıslar bizlerden randevu alacak ve bize bilgi verecek. Talebimiz çok açık ve net. Bizim görüş ve tekliflerimizi de dinleyeceksiniz. Gerçek, hesaptan kaçmaz. Yaptığınız iş doğruysa bunu izah etmekten de çekinmeyeceksiniz. Ayrıyeten, o denli sağda solda ‘Muhalefet terörü destekliyor’ üzere saçmasapan laflar etmeyeceksiniz. Yok o denli. Hele hele ülke tarihine tek bir hayrı geçmemiş, şu ülkenin menfaatine tek bir iş yapmamış bu ortakları yanınıza aldıktan sonra, bizleri susturmaya kalkamazsınız. Susmayacağız. Biz 84 milyon için bu yola çıktık. Sizin gücünüz bizi susturmaya yetmeyecek! Bu kadar ucuz değil! Haddinizi bileceksiniz.
“Gürleyip dur, lakin bir damla yağma, bu millet enayi değil yahu”
Yıllardır, dış siyasette sonuç aldıkları tek bir alan bile yok. Tek bir alan. Bir tane bile muvaffakiyet yok. Zati şu andaki hükümetin bir ‘dış politikası’ yok. Yalnızca ‘şahsileştirilmiş dış alakalar seti’ var. Bu kadar. Ulusal güvenliğimizi direkt ilgilendiren bahislerden bahsediyoruz arkadaşlar. Bunlar önemli bahisler. Artık buradan soruyorum: Rahip Brunson sıkıntısında efelendiniz de sonuç ne oldu? Ver papazı, al papazı dediniz de sonuç ne oldu? Sıkışınca verdiniz gitti. Mavi Vatan konusunda ne kadar samimiydiniz? Birinci dünya savaşından sonra birinci kez gücümüzü test ettirdiniz. Caydırıcılığımıza ziyan verdiniz. Tezlerimizi aşındırdınız. Gemimize baskın yaptılar, Türkiye’yi mahcup ettiniz. Geri adım attığınız halde Doğu Akdeniz ve Ege’de tansiyon de ortadan kalkmadı. Suriye’de 34 şehit verdikten sonra gidip, Moskova’da Putin’in kapısında beklediniz. Artık de İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği sıkıntısında yeniden düzgün bir tahlil yapıp, faal bir diplomasi sergilemek yerine, bir diğer gösteri peşindesiniz. Diyelim ki, bu iki ülke savunma sanayi kısıtlamalarını kaldırdı. Büyük bir muvaffakiyet mı kazanmış olacaksınız? Terörle çabada üstün bir uğraş mı göstermiş olacaksınız? Kimseyi aldatmayın. Siz ne yaparsanız ‘başarılı oldunuz’ deriz, biliyor musunuz? NATO içinde yalnızlaşmadan savunma endüstrimize darbe vuran yaptırımlardan kurtulursanız, işte o vakit ‘başarılı oldunuz’ deriz. Projenin başından beri ortak olduğumuz, parasını ödediğimiz halde teslim alamadığınız, öbür ülkelere kaptırdığınız F-35 savaş uçaklarımızı alırsanız, işte o vakit ‘başarılı oldunuz’ deriz. Terörle gayrette, NATO’yu ve AB ülkelerini ardınıza alırsanız, işte o vakit ‘başarılı oldunuz’ deniz. Muvaffakiyet budur. Gürleyip dur, lakin bir damla yağma. Bu millet enayi değil yahu? Bu ülke sahipsiz değil. Yok o denli yağma. Dışişleri Bakanlığı yapmış, Türkiye’nin birinci AB Başmüzakerecisi olmuş bir arkadaşınız olarak uyarıyorum. Türkiye, ulusal güvenliğimizi ilgilendiren hususlarda asla yaş tahtaya basmamalıdır.
“Dış siyaset, sayın Erdoğan’ın keyfine bırakılmayacak kadar önemli ve değerli bir alandır”
“Dış siyaset, Sayın Erdoğan’ın ve ortaklarının keyfine bırakılmayacak kadar önemli ve değerli bir alandır. Hükümet, iç siyasetteki gayeleri uğruna, terörle uğraşımızı zayıflatacak hiçbir şey yapmamalıdır. Ülkemizin teröre karşı verdiği haklı uğraş, dünyanın gözünde asla sorgulanmamalıdır. Kimse Türkiye’nin attığı adımların meşruiyetinden kuşku duymamalıdır. Haklı argümanlarımızın içi boşaltılmamalıdır. Türkiye, inançlı olduğu eksenden saptırılmamalıdır. Dünyanın karşısında bir gün o denli, bir gün bu türlü konuşup ülkemiz alay konusu yapılmamalıdır. Dengeli olunmalıdır. Koskoca Türkiye’nin güvenilirliği ve prestiji asla ayaklar altına alınmamalıdır.
“Türkiye haklı davasını dünyaya anlatırken bile zorlanıyor”
Türkiye bugün, haklı davasını dünyaya anlatırken bile zorlanıyor. Bunlar ne diplomasiyi biliyor, ne de dış politikayı. Bakın, ben dış siyasette çok değerli sorumluluklar üstlendim. Vazifelerimi muvaffakiyetle yerine getirdim. O yıllardaki başarılarımızla da onur duyuyorum. Herkes Türkiye’nin kelamına prestij ederdi. Rusya Gürcistan’la çatıştığında ortalarını bulmaya katkı veren devlet bizdik. Seçilen Amerika liderinin ayağının tozuyla geldiği birinci ülke de biz olduk. Bizim devrimizde, Birleşmiş Milletler Güvenlik Kurulu üyeliği oylamasında, 192 ülkenin 151’inin oyunu aldık yahu. Zira dış politikayı uzman bir takımla, ehliyetle, deneyimle, akılla, rasyonaliteyle yönettik. Göreceksiniz; ülkemizin kelamının gücünü ve prestijini doruğa taşıyan takımlar yeniden bizler olacağız. Bu iş de bize düşecek arkadaşlar. Hiç merak etmeyin. Türkiye’nin prestijini yükselteceğiz. Türkiye’yi, kelamının gücüyle, tüm dünyanın önünde yükselteceğiz.
“Kaşıkla verdiklerini kepçeyle alıyorlar”
İktisat süratle bozulmaya devam ediyor, döviz kurunun denetimini elinden kaçırdı, 130 milyar dolar, bu yıl en az 30 milyar dolar. Deniz tükeniyor. Eylülden bu yana dolar 2 kat arttı. Dün akşam: Elektrik ve doğalgaz artırımları, karşılaştıralım: 2021’in birinci yarısı dünkü artırımlardan sonra endüstride kullanılan elektrik: 65 kuruştan 288 kuruşa. 4,5 kat. Endüstride kullanılan doğalgaz: 1,82 TL’den 10,40 TL. 5,5 kat. Kur artmasaydı, bugünkü fiyatın tam yarısı olacaktı. Kaşıkla verip kepçeyle almak. Kalkmış bir de ne diyor? ‘Fahiş fiyatlarla gayret edeceğiz’ diyor. Yahu fiyatları fahiş bir formda artıran sensin. Sen elektrik fiyatlarını artırdığında, doğalgaz fiyatlarını artırdığında, A’dan Z’ye her şeye artırım geleceğini bilmiyor musun? Bu artırımların en az yarısının sebebi sensin. Hesap ortada! Dolar iki katına çıkmasaydı, bugün endüstricinin elektriği 288 kuruş değil, 140 kuruşun altında olacaktı. Dolar iki katına çıkmasaydı, bugün endüstricinin doğalgazı 10 lira 40 kuruş değil, 5 liranın altında olacaktı. Dolar iki katına çıkmasaydı, bugün akaryakıt, mazot 24 lira, 25 lira değil, 10 lira civarında olacaktı. Bir de ne demiş? ‘Vatandaşın ekmeğiyle, doğalgazı, elektriğiyle dertleniyoruz’ demiş. Belirli, çok belirli. Her dertlendiğinde artırım geliyor. Her dertlendiğinde üstümüzdeki yük katmerleniyor. Bunlar ekonomiyi mahvettiler. Perişan ettiler. Bedelini de bizim emeklilerimiz ödüyor. Minimum fiyatla, sabit gelirle çalışanlarımız ödüyor. Çiftçimiz ödüyor, esnafımız ödüyor. Bedelini gençler ödüyor, öğrenciler ödüyor. Yazık, nitekim çok yazık.
“Size 5 dakikalık uyku bile haramdır”
Erdoğan daha az önce şu cümleyi söylemiş: ‘Bu ülkenin en garip beşerinin da karnının tok, üstünün pek, gönlünün huzurlu olduğunu görmeden bize rahat uyku uyumak haramdır.’ Ben buradan sesleniyorum sayın Erdoğan bu sözlerinizde samimiyseniz bundan sonra size beş dakikalık uyku bile haramdır. Haberiniz olsun. Fakat hiç merak etmeyin, birinci seçimde sandıkla biz geleceğiz. İşte o günden itibaren siz rahatça uyuyabilirsiniz. Biz evelallah ülkemizi yeniden düzlüğe çıkaracağız.
“Erdoğan seçim kampanyalarını başlattı”
“Daha evvel söylemiştim: Sayın Erdoğan seçim kampanyasını başlattı. Seçim maddelerini değiştirerek siyasal mühendislik çalışmalarına girmek, tansiyon çıkarmak, kutuplaştırmayı artırmak falan derken kampanyaya tam gaz devam ediyor. İşte alın size kampanyanın yeni başlıkları. Kampanyasının 1. hususu: Gazetecileri sustur. Onun için Basın Kanunu’nu düzenlemek istiyorlar. Kampanyasının 2. hususu: İnternet sitelerini sustur. Onun için internet sitelerini yıldırmak istiyorlar. Ve kampanyasının 3. hususu: Milletin sesini sustur. Onun için de toplumsal medyada söz hürriyetini çiğnemek istiyorlar. Tek sıkıntıları, Türkiye’yi baskı ülkesine çevirmek. Tek kaygıları bu. Bunun için de kamu gücünü, millete karşı kullanmayı beceri sanıyorlar. Ne diyorlar? ‘Halkı aldatıcı bilgiyi alenen yaymak suçtur’ diyorlar. Yeni bir hata uyduruyorlar. Halka aldatıcı bilgi verenleri o denli çok uzaklarda aramasınlar, Beştepe’ye bakıversinler.
“Bugünkü krizin tek sebebi Beştepe’dir”
Bakın ben size ‘halka aldatıcı bilgi vermek’ neymiş birkaç örnek vereyim: Örneğin; ‘Türkiye’de açlık yoktur’ demek halkı yanıltmaktır. Zira Türkiye’de yatağa aç giren çocuklar vardır. ‘Acıkmamak için kendimi geliştiriyorum, aklımdan çıkarmaya çalışıyorum, bazen fazla su içiyorum’ diyen çocuklar vardır! ‘Açlık yok’ diyen, halka aldatıcı bilgi vermektedir. Devam ediyorum. “Halka aldatıcı bilgi vermek” neymiş? “Ekonomik krizin sebebi dış güçlerdir” demek halkı yanıltmaktır. Zira bugünkü krizin tek sebebi Beştepe’dir. Yaşadığımız; mesken üretimi, el imali yerli ve ulusal krizdir. Sayın Erdoğan’ın “Ben faizle gayret ediyorum” kelamları halkı yanıltmaktır. Zira bu ülkenin hazinesinden gelmiş geçmiş en yüksek faiz ödemelerini yapmakta olan kendisidir. Tekrar, protesto hakkını kullanan üniversite öğrencilerine “terörist” demesi halkı yanıltmaktır. Zira öğrenciler anayasal haklarını kullanmıştır. Bunları Sayın Erdoğan söylediğinde tabir özgürlüğü oluyor. Oburu söylediğinde ise cürüm oluyor. Artık o ne öneriyor? Getirdiği teklifle “halkı aldatıcı bilgiyi alenen yayma suçu” diye bir şey çıkartıp 3 yıla kadar da mahpus cezası öngörüyor. Seçim yolunda kendisinin kelamlarını tekrar etmeyen herkesi cezalandırmayı hedefliyor. Bu gidişle kelam söylemeyi yasaklayacak, işi bitirecek. Ağzımızı bantlayacak, lakin o denli huzur bulacak. Lakin biz buna müsaade etmeyeceğiz. Sayın Erdoğan ve ortakları ne yaparsa yapsın, “Türkiye konuşacak” ve “herkes kazanacak”. Bu periyot bitecek arkadaşlar, bitecek. Millet, iktidardaki bu otoriter ittifaka gereken cevabı sandıkta verecek. Bakın, takvim veriyorum. Birinci iş; ifadeyi özgürleştireceğiz, basını özgürleştireceğiz. Bunları birinci 90 dakikada yapacağız. En geç 6 ay içinde ülkeyi soktukları itimat krizinden ve prestij kaybından çıkaracağız. Birinci 1 yılda fiyatlar üzerindeki vergi yükünü düşüreceğiz. İki yıla kalmaz; enflasyonu tek haneye indireceğiz. Mutlak yoksulluğu ve açlığı Türkiye’den sileceğiz. İnsanların çalışma kurallarını düzelteceğiz. Bakın görün arkadaşlar. Buradan ilan ediyorum: Türkiye’yi bölgemizin en güçlü iktisadı, en güçlü demokrasisi yapacağız.”
“Devletin ilgili ünitelerinden daha ayrıntılı bilgi almadan içimiz rahat etmiyor”
Babacan, Suriye operasyonuyla ilgili soruya ise şöyle cevap verdi:
