Son aylarda pak içme suyuna daha ucuza ulaşmak isteyen pek çok kişi, su arıtma aygıtlarını tercih etmeye başladı. Pekala, su arıtma aygıtları nitekim sağlıklı mı? Ne kadar tasarruf sağlıyor? Alırken nelere dikkat etmek gerekiyor? Bilindiği üzere suyun içinde mineraller ve ziyanlı mikroplar bir ortada bulunuyor. Su arıtma sistemleri bu mineral ve ziyanlı olan mikroorganizmaları ayrıştırarak suyu içilebilir hale getiriyor. Bu arıtma aygıtları tezgah altı, musluğun uç kısmına takılan aparat ve sürahi formunda tüketicilere sunuluyor.
ÖNEMLİ ORANDA TASARRUF SAĞLIYOR
Son vakitlerde hijyen açısından birçok tartışmaya neden olan damacana sularına gelen artırımlar, su arıtma aygıtlarına ilgiyi de her geçen gün artırıyor. Tezgah altına yerleştirilen bir su arıtma aygıtı, 1 metreküp musluk suyundan 21-22 damacana kadar su üretiyor. Yani aygıtın günlük su üretme kapasitesi 250 litre oluyor. Dört kişilik bir ailenin ortalama 25 TL’ye satın aldığı 19 litrelik damacana suyuna yıllık 2500 – 3000 TL ödediği bilgisini veren yetkililer, “Su arıtma aygıtlarında ise bu maliyet 19 litrelik damacana başına 20-35 kuruş kadar oluyor” dedi.
“Tezgah altına yerleştirilen su arıtma aygıtlarının fiyatları bin TL’den başlıyor, 6-7 bin TL’ye kadar çıkıyor. Kurumsal firmalarda 4 bin TL’ye kaliteli bir aygıt bulmak mümkün. Aygıtı alırken kurumsal bir firmanın tercih edilmesi büyük ehemmiyet taşıyor. Zira markalar aygıtın gerisinde durup, gereken tüm servis hizmetlerini tüketiciye sunuyor.”
NSF-58 DOKÜMANI OLMAZSA OLMAZ
Su arıtma aygıtı almadan evvel musluktan akan suyun bedelini bilmek gerekiyor. Yapılan tahlille suyun kıymetini öğrendikten sonra ona uygun filtre sistemi tercih edilmeli. Su arıtma aygıtlarındaki kesimlerin büyük değer taşıdığına dikkat çeken yetkililer, bu noktada NSF-58 evrakının kıymetine vurgu yaptı. Hijyen konusunda Dünya Sıhhat Örgütü’nün standartlarından birinin NSF-58 standardı olduğunu aktaran yetkililer, “Söz konusu standart, aygıtlardan kullanılan suyun insan sıhhatine ziyanlı bir unsur içermediğini ortaya koyuyor” dedi.
BU FİLTRE KURAL
Yetkililer, su arıtma aygıtı alırken dikkat edilmesi gereken başka ögeleri şöyle sıraladı: “Piyasada merdiven altı su arıtma aygıtları bulunuyor. İçinde ne olduğu aşikâr olmayan aygıtları epeyce ucuza tüketicilere sunuyorlar. Birtakım aygıtlar bakterilerle birlikte sudaki mineralleri de yok ediyor. Bu nedenle alım esnasında mineral ve pH dengeleyici filtrenin olup olmadığı denetim edilmeli. Kullanım sıklığı ve ölçüsüne nazaran belli bir vakitte filtrelerin değişmesi gerekiyor. Tüketiciler, maddi ve manevi meseleler yaşamamak için bu konulara dikkat etmeli.”
KİRACILAR TAKTIRABİLİR Mİ?
Ticaret Bakanlığı’nın su arıtma aygıtlarının kullanım ömrü için 10 yıllık bir müddet verdiği bilgisini paylaşan yetkililer, “10 yıllık kullanım müddeti ve 10 yıllık bir kesim garantisi bulunuyor. Portatif olan aygıtlar kiracı olunan konuta de rahatlıkla takılabiliyor. Montajı yarım saat bile sürmüyor. Aygıtı çıkarmak için de 2 dakikanızı ayırmanız yeterli” halinde bilgi verdi.
İnsanların içilebilir bir suya ulaşmak için kent şebeke sistemini kullandıklarını, oluşan sıhhatsiz su algısıyla da su arıtma aygıtlarını tercih ettiklerini söyleyen Prof. Dr. Zeki Karagülle, “Buna suyun içme kalitesi açısından damakta yarattığı tesir neden oluyor. Kent şebeke suları klorlanıyor ve klorun rahatsız edici kokusu nedeniyle tercih edilmiyor. Bu duruma karşı yaratılan alternatif de su arıtma aygıtları oluyor. Süreçten geçirilen suyun daha kolay içilebilir olması isteniyor. Çıkış noktası bu ve anlaşılabilir bir durum” dedi.
‘SUYU SAHİDEN ARITIYOR’
Arıtma süreci sırasında farklı sistemlerin kullanıldığını ve en yaygın olanın karşıt ozmoz sistemi olduğunu aktaran Karagülle, “Suyu hakikaten arıtıyor. Kimyasal olarak suyun arıtılması, suyun içindeki bütün kimyasalların uzaklaştırılması manasına geliyor. Bunun en klâsik yolu suyu kaynatıp buharını ağırlaştırarak saf su elde etmek ki bu da endüstride, akü ve ütü üzere birçok yerde kullanılıyor. Lakin bu kullanımın bilhassa yaygın olduğu ülkelerde, bilhassa uzun mühlet arıtılmış su kullananlarda, birtakım sıhhat meseleleri ortaya çıkıyor” formunda bilgi verdi.
“Günde 2 litre su içmeli lakin bu su kaliteli olmalı. İnsanlık tarihi boyunca doğal ve arıtılmamış sağlıklı sular tercih edilmiş. Birtakım yöreler var ki beşerler uzun mühletler yaşıyor. Yapılan araştırmalarda, bu insanların doğal ve yer altından çıkan mineralli yani içinde kalsiyum, magnezyum ve karbonatın yer aldığı su tükettikleri görülmüş.”
‘SAĞLIK PROBLEMLERİNE YOL AÇIYOR’
Arıtma aygıtlarındaki tüm arıtma yol ve tekniklerinin sudaki ziyanlı kimyasal ve mikrobiyolojik bileşenleri arıtırken, sıhhat için faydalı ve gerekli olan mineral ve bileşenlerin neredeyse tamamını da sudan uzaklaştırdığını söyleyen Besin Mühendisi Ebru Akdağ ise, “Dolayısıyla sıhhatimiz için gerekli olan mineralleri içme suyumuzla alma talihimiz azalıyor. Mesken tipi arıtma aygıtlarıyla elde edilen suların bir grup güvenlik ve sıhhat riskleri yaratabileceğine ait bilimsel ispatlar ortaya konuyor. Örneğin, mineral eksikliğine bağlı kimi sıhhat meselelerinin bu tıp arıtılmış suları uzun mühlet tüketenlerde ortaya çıkabildiği belirtiliyor” dedi.
“Mineral eksikliğinin belirtileri yorgunluk, halsizlik, baş ağrısı ve kaslarda kramplar olarak ortaya çıkabiliyor. Bilhassa ileri derecedeki yaşlılar ve çocuklarda şuurda bulanıklık, konsantrasyon eksikliği üzere sıhhat problemlerine yol açabileceği bildiriliyor.” Besin Mühendisi Ebru Akdağ
“Ev tipi kişisel arıtma aygıtlarında çoklukla satıcılar tarafından belirtilen filtre değişim müddetleri üç-altı ay ya da yıllık olarak belirtiliyor” diyen Akdağ, “Oysaki gerçekte filtre yenilemeleri vakte bağlı değil, filtreden geçen suyun ölçüsüne ve kirliliğine bağlıdır. Bu nedenle ağır kullanımlarda çok daha kısa müddetlerde filtre yenilemeleri gerekebiliyor. Lakin bunu tüketici kendi imkanlarıyla ölçemeyeceği için, yeniden bir kirlenme riskiyle karşı karşıya kalabilecektir” diye konuştu.
Son aylarda pak içme suyuna daha ucuza ulaşmak isteyen pek çok kişi, su arıtma aygıtlarını tercih etmeye başladı. Pekala, su arıtma aygıtları nitekim sağlıklı mı? Ne kadar tasarruf sağlıyor? Alırken nelere dikkat etmek gerekiyor? Bilindiği üzere suyun içinde mineraller ve ziyanlı mikroplar bir ortada bulunuyor. Su arıtma sistemleri bu mineral ve ziyanlı olan mikroorganizmaları ayrıştırarak suyu içilebilir hale getiriyor. Bu arıtma aygıtları tezgah altı, musluğun uç kısmına takılan aparat ve sürahi formunda tüketicilere sunuluyor.
ÖNEMLİ ORANDA TASARRUF SAĞLIYOR
Son vakitlerde hijyen açısından birçok tartışmaya neden olan damacana sularına gelen artırımlar, su arıtma aygıtlarına ilgiyi de her geçen gün artırıyor. Tezgah altına yerleştirilen bir su arıtma aygıtı, 1 metreküp musluk suyundan 21-22 damacana kadar su üretiyor. Yani aygıtın günlük su üretme kapasitesi 250 litre oluyor. Dört kişilik bir ailenin ortalama 25 TL’ye satın aldığı 19 litrelik damacana suyuna yıllık 2500 – 3000 TL ödediği bilgisini veren yetkililer, “Su arıtma aygıtlarında ise bu maliyet 19 litrelik damacana başına 20-35 kuruş kadar oluyor” dedi.
“Tezgah altına yerleştirilen su arıtma aygıtlarının fiyatları bin TL’den başlıyor, 6-7 bin TL’ye kadar çıkıyor. Kurumsal firmalarda 4 bin TL’ye kaliteli bir aygıt bulmak mümkün. Aygıtı alırken kurumsal bir firmanın tercih edilmesi büyük ehemmiyet taşıyor. Zira markalar aygıtın gerisinde durup, gereken tüm servis hizmetlerini tüketiciye sunuyor.”
NSF-58 DOKÜMANI OLMAZSA OLMAZ
Su arıtma aygıtı almadan evvel musluktan akan suyun bedelini bilmek gerekiyor. Yapılan tahlille suyun kıymetini öğrendikten sonra ona uygun filtre sistemi tercih edilmeli. Su arıtma aygıtlarındaki kesimlerin büyük değer taşıdığına dikkat çeken yetkililer, bu noktada NSF-58 evrakının kıymetine vurgu yaptı. Hijyen konusunda Dünya Sıhhat Örgütü’nün standartlarından birinin NSF-58 standardı olduğunu aktaran yetkililer, “Söz konusu standart, aygıtlardan kullanılan suyun insan sıhhatine ziyanlı bir unsur içermediğini ortaya koyuyor” dedi.
BU FİLTRE KURAL
Yetkililer, su arıtma aygıtı alırken dikkat edilmesi gereken başka ögeleri şöyle sıraladı: “Piyasada merdiven altı su arıtma aygıtları bulunuyor. İçinde ne olduğu aşikâr olmayan aygıtları epeyce ucuza tüketicilere sunuyorlar. Birtakım aygıtlar bakterilerle birlikte sudaki mineralleri de yok ediyor. Bu nedenle alım esnasında mineral ve pH dengeleyici filtrenin olup olmadığı denetim edilmeli. Kullanım sıklığı ve ölçüsüne nazaran belli bir vakitte filtrelerin değişmesi gerekiyor. Tüketiciler, maddi ve manevi meseleler yaşamamak için bu konulara dikkat etmeli.”
KİRACILAR TAKTIRABİLİR Mİ?
Ticaret Bakanlığı’nın su arıtma aygıtlarının kullanım ömrü için 10 yıllık bir müddet verdiği bilgisini paylaşan yetkililer, “10 yıllık kullanım müddeti ve 10 yıllık bir kesim garantisi bulunuyor. Portatif olan aygıtlar kiracı olunan konuta de rahatlıkla takılabiliyor. Montajı yarım saat bile sürmüyor. Aygıtı çıkarmak için de 2 dakikanızı ayırmanız yeterli” halinde bilgi verdi.
İnsanların içilebilir bir suya ulaşmak için kent şebeke sistemini kullandıklarını, oluşan sıhhatsiz su algısıyla da su arıtma aygıtlarını tercih ettiklerini söyleyen Prof. Dr. Zeki Karagülle, “Buna suyun içme kalitesi açısından damakta yarattığı tesir neden oluyor. Kent şebeke suları klorlanıyor ve klorun rahatsız edici kokusu nedeniyle tercih edilmiyor. Bu duruma karşı yaratılan alternatif de su arıtma aygıtları oluyor. Süreçten geçirilen suyun daha kolay içilebilir olması isteniyor. Çıkış noktası bu ve anlaşılabilir bir durum” dedi.
‘SUYU SAHİDEN ARITIYOR’
Arıtma süreci sırasında farklı sistemlerin kullanıldığını ve en yaygın olanın karşıt ozmoz sistemi olduğunu aktaran Karagülle, “Suyu hakikaten arıtıyor. Kimyasal olarak suyun arıtılması, suyun içindeki bütün kimyasalların uzaklaştırılması manasına geliyor. Bunun en klâsik yolu suyu kaynatıp buharını ağırlaştırarak saf su elde etmek ki bu da endüstride, akü ve ütü üzere birçok yerde kullanılıyor. Lakin bu kullanımın bilhassa yaygın olduğu ülkelerde, bilhassa uzun mühlet arıtılmış su kullananlarda, birtakım sıhhat meseleleri ortaya çıkıyor” formunda bilgi verdi.
“Günde 2 litre su içmeli lakin bu su kaliteli olmalı. İnsanlık tarihi boyunca doğal ve arıtılmamış sağlıklı sular tercih edilmiş. Birtakım yöreler var ki beşerler uzun mühletler yaşıyor. Yapılan araştırmalarda, bu insanların doğal ve yer altından çıkan mineralli yani içinde kalsiyum, magnezyum ve karbonatın yer aldığı su tükettikleri görülmüş.”
‘SAĞLIK PROBLEMLERİNE YOL AÇIYOR’
Arıtma aygıtlarındaki tüm arıtma yol ve tekniklerinin sudaki ziyanlı kimyasal ve mikrobiyolojik bileşenleri arıtırken, sıhhat için faydalı ve gerekli olan mineral ve bileşenlerin neredeyse tamamını da sudan uzaklaştırdığını söyleyen Besin Mühendisi Ebru Akdağ ise, “Dolayısıyla sıhhatimiz için gerekli olan mineralleri içme suyumuzla alma talihimiz azalıyor. Mesken tipi arıtma aygıtlarıyla elde edilen suların bir grup güvenlik ve sıhhat riskleri yaratabileceğine ait bilimsel ispatlar ortaya konuyor. Örneğin, mineral eksikliğine bağlı kimi sıhhat meselelerinin bu tıp arıtılmış suları uzun mühlet tüketenlerde ortaya çıkabildiği belirtiliyor” dedi.
“Mineral eksikliğinin belirtileri yorgunluk, halsizlik, baş ağrısı ve kaslarda kramplar olarak ortaya çıkabiliyor. Bilhassa ileri derecedeki yaşlılar ve çocuklarda şuurda bulanıklık, konsantrasyon eksikliği üzere sıhhat problemlerine yol açabileceği bildiriliyor.” Besin Mühendisi Ebru Akdağ
“Ev tipi kişisel arıtma aygıtlarında çoklukla satıcılar tarafından belirtilen filtre değişim müddetleri üç-altı ay ya da yıllık olarak belirtiliyor” diyen Akdağ, “Oysaki gerçekte filtre yenilemeleri vakte bağlı değil, filtreden geçen suyun ölçüsüne ve kirliliğine bağlıdır. Bu nedenle ağır kullanımlarda çok daha kısa müddetlerde filtre yenilemeleri gerekebiliyor. Lakin bunu tüketici kendi imkanlarıyla ölçemeyeceği için, yeniden bir kirlenme riskiyle karşı karşıya kalabilecektir” diye konuştu.
