HDP Eş Genel Lideri Pervin Buldan, “Dün iktidar, yaklaşık 3 haftalık, yeniden garantiden ve takviyeden mahrum bir kapanma kararı aldı. Çalışana, işçiye, çiftçiye, esnafa, günlük çalışanlara, konut bayanlarına, hizmet bölümüne tekrar dayanağın olmadığı 3 haftalık bir kapanma kararı.” dedi.
Buldan, partisinin TBMM Küme Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, geçen hafta Akdeniz’de hayatını kaybeden mültecilere Allah’tan rahmet, ailelerine ve yakınlarına başsağlığı diledi.
Bunun bir katliam olduğunu, zira bu ölümlerin bile bile, göz nazaran göre yaşandığını belirten Buldan, “Bu aslında bir insanlık krizidir ve Türkiye başta olmak üzere dünya, bilhassa mülteci cesetlerinin kıyılara vurduğu ülkeler siyasi, ahlaki ve insani yaklaşım temelinde çok makus bir imtihan vermeye devam etmektedir.” diye konuştu.
Kobani mazeretiyle düzenlenen hareketlere ait davaya değinen Buldan, şöyle devam etti:
“Türkiye tarihinin en büyük siyasi kumpas davalarından biri olan Kobani palavraları davasının birinci duruşması dün Sincan’da başladı. Dünkü duruşmanın kendisi de gün uzunluğu hukuksuzluklarla doluydu. Adliye önündeki açıklamamıza, basının çekim yapmasına bile müsaade verilmezken, içeride neler olduğunu sizler düşünün. Duruşma başlangıcında 100’e yakın avukat pandemi ve güvenlik gerekçesiyle içeri alınmazken, salonun yarısı asker ve polisle doluydu esasen. İçeriye girebilen avukatların itirazı dikkate alınmadığı üzere tutanağa da geçirilmedi. HDP, bu kumpas davasında yargılanan değil, yargılayan olacaktır.”
Davanın tüzel değil, siyasi bir dava olduğunu öne süren Buldan, “Bu dava, yargının değil, sarayın şahsen savcısı ve hakimi olduğu, kararın evvelce verildiği bir AKP davasıdır. Partimizin siyasetteki değişim gücünü kırmaya yönelik, demokratik siyaseti yasaklama davasıdır. Bu dava, 7 Haziran’ın, 31 Mart’ın intikam davasıdır.” değerlendirmesinde bulundu.
Buldan, bu davanın, “siyasal ve toplumsal muhalefeti susturma, halklar ortası dayanışmayı kırma; düşürülemeyen Kobani’nin intikamını almaya yönelik bir vekalet; büyük yolsuzlukların, çürümenin yaşandığı bir süreçte iktidarın kendisini ayakta tutma davası” olduğunu argüman etti.
Kapatma davasında olduğu üzere bu davanın da temelsiz ve çökmeye mahkum olduğunu ileri süren Buldan, “Değil palavralarla dolu 3 bin 530 sayfa, 3 milyon sayfalık iddianame de yazsanız, kabahatinizi örtbas edemeyeceksiniz. Kobani kumpas davasının, HDP’ye ve muhalefete yönelik yargı kuşatmasının gayesini bizler çok âlâ biliyoruz. Yolsuzluk ve vurgun rejimini ayakta tutmak ve sürdürmektir gayeleri.” sözünü kullandı.
Kripto para platformlarında yaşananlara da dikkati çeken Buldan, “Ayakkabı kutularından 128 milyar dolara, Çiftlikbank dolandırıcılığından Reza Zarrab’a uzanan yerli ve ulusal vurgun nizamının son ayağı kripto para vurguncularıdır. Kriptocu yandaşlar, 2 milyar dolar çalarak ortadan kayboldular. Ne tesadüftür ki bunların hepsinin AKP’lilerle çekilmiş fotoğrafları, pozları ortaya çıkmaktadır. Zira bunların referansları aşikardır. Zira herkes de çok uygun biliyor ki iş birliği yapmadan, birlikte fotoğraf vermeden, ak referans almadan hiç kimse bu işlere giremez.” görüşünü savundu.
“İnsanlar taş mı yiyecek?”
Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) önlemleri kapsamında geçilecek “tam kapanma” devrine değinen Buldan, “Dün iktidar, yaklaşık 3 haftalık, tekrar garantiden ve takviyeden mahrum bir kapanma kararı aldı. Personele, işçiye, çiftçiye, esnafa, günlük çalışanlara, mesken bayanlarına, hizmet bölümüne tekrar takviyenin olmadığı 3 haftalık bir kapanma kararı. İnsanları konutlarında açlığa mahkum eden bu vicdansız iktidara bir kere daha buradan soruyorum: Beşerler taş mı yiyecek? İnsanların tencerelerinde taş mı kaynayacak? Sizde vicdan kalmadı mı?” sorularını yöneltti.
Merkez Bankası rezervlerine ait görüşlerini de lisana getiren Buldan, kelamlarını şöyle sürdürdü:
“Kefen parası, dar gün akçesi olan 128 milyar doların eritilip buharlaştırılması, vurgunların en büyüğüdür. 128 tane palavra uyduruyorlar. Tane tane 128 palavrası tabir ediyorlar ancak bunu bir türlü açıklayamıyorlar. 128 milyar dolarlık rezervin eritilmesi sürecinin Ağustos 2018’de başladığı bilinmektedir. Biz bunu biliyoruz. Bu rezervin değerli bir kısmının 31 Mart lokal seçimlerinde kullanıldığı da artık sır değildir. Merkez Bankası Lideri, birkaç gün evvel yeni bir itirafta bulundu: ‘O SİHA’lar, İHA’lar parasız uçmuyor. O askerler parasız oraya gitmiyor.’ Bu kelamlar, rezervlerin tıpkı vakitte Suriye savaşında harcandığının, ÖSO çetelerine maaş olarak ödendiğinin de bir öbür itirafıdır. AKP Genel Lideri ‘bir merminin fiyatı kaç lira’ diye sorarken, işte rezervlerin nerelerde nasıl heba edildiğinin de en hoş itirafıdır tüm bu kelamlar.”
“Pankartları yasaklayarak…”
İstanbul Mukavelesi’nin feshinden sonra bir ayda en az 29 bayanın, erkek şiddeti sonucu hayatını yitirdiğini, yüzlercesinin de şiddete maruz bırakıldığını savunan Buldan, bu yılın birinci üç ayında 88 bayanın, erkekler tarafından katledildiğini söyledi.
Buldan, partisinin vilayet ve ilçe binalarına asılan, 88 bayanın ismini içeren pankartların bile engellendiğini öne sürerek, “Sokaklarda bayanlara şiddet uygulayan, bayanları katleden erkeklerin peşine düşmesi gereken iktidarın kurumları, pankart avcılığı yürütmektedir. Pankartları yasaklayarak erkek şiddetinin, bayan kıyımının üzerini örtemeyecekler. Bayanlar buna müsaade vermeyecek. Bayanlar, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmedi ve bu kontrat uygulanana kadar da bayanlar bıkmadan usanmadan uğraşa devam etmeye devam edecektir.” açıklamasında bulundu.
Kaynak: Anadolu Ajansı
