Türkiye Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Lideri Recep Tayyip Erdoğan, düşmanın kılıcıyla kendi ülkesine saldıran profile sahip bir grubun, ülkenin ikinci büyük partisini adeta işgal etmesinin, işin acı tarafı olduğunu belirterek, “Bunlar, Türkiye işgal edilse, keyifle kadeh kaldıracak kadar kendi ülkelerinden nefret eder hale gelmiştir.” dedi.
Erdoğan, partisinin TBMM Küme Toplantısı’ndaki konuşmasında, en tehlikeli palavranın, içine doğruların karıştırıldığı palavra olduğunu, CHP Genel Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun da, doğruluğunu, yanlışlığını bilmedikleri, birden fazla kurgu olduğu açıkça aşikâr küçük ve istisnai örnekler üzerinden, yanlış, yıkılmış, batmış, bitmiş bir Türkiye fotoğrafı çizmeye çalıştığını söyledi.
Türkiye’nin son 8 yıldır kesintisiz yaşadığı hücumlar nedeniyle ödediği bir bedel olduğunu kaydeden Erdoğan, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının, bilhassa hizmet bölümü üzerindeki olumsuz tesirlerini pek uygun bildiklerini tabir etti.
Erdoğan, bir yandan hudut içinde ve dışında terör örgütlerinden darbecilere kadar geniş bir cephede gayret verirken, öbür yandan da ülkeyi kalkındırma, büyütme ve güçlendirme gayretini sürdürdüklerini vurgulayarak, kelamlarını şöyle sürdürdü:
“Çevremize baktığımızda, Türkiye’nin, Kılıçdaroğlu’nun ısrarla göstermeye çalıştığı üzere dizlerinin üstüne çökmüş, yerle yeksan olmuş bir ülke haline gelmesini sabırsızlıkla bekleyenler olduğunu zati görüyoruz. İşin acı tarafı, düşmanın kılıcıyla kendi ülkesine saldıran profile sahip bir takımın, ülkenin ikinci büyük partisini adeta işgal etmiş olmasıdır. Bunlar, Türkiye işgal edilse, keyifle kadeh kaldıracak kadar kendi ülkelerinden nefret eder hale gelmiştir. Bunlar, Türkiye iflas etse, kalkıp göbek atacak kadar kendi halkından nefret eder hale gelmiştir. Bunlar, ülkede çıkacak her türlü kaosu, kargaşayı, krizi, yıkımı dört gözle bekler hale gelmiştir. Bunlar, beşerler hastaneye gidemedikleri için sokakta kıvranarak ölse, iş bulamadıkları için sokakta yatıp kalkmaya başlasa, dayanak alamadıkları için meskenlerinde sefalete mahkum olsa, ‘Yaşasın bize iktidar yolu açılıyor’ diye birbirlerini tebrik edecek hale gelmiştir. Bunu merhum Ecevit periyodunda daktilolar Başbakanlığın önüne atıldığı vakit yapabildiler mi; yapamadılar. O daktilolar niçin atıldı sanki? O işsizler ordusu niye vardı sanki? Bunun bir muhasebesini yap, sana yakışır. Bekledikleri, umdukları, temenni ettikleri imajlar ortaya çıkmayınca da kendi kendilerini gaza getirerek, palavralar ve çarpıtmalar üzerine konseyi bir Türkiye fotoğrafı çizmek için yırtınıyorlar.”
“Söylediğimiz her kelamın gerisinde 19 yıllık bir müktesebat var”
Türkiye’nin bu türlü bir siyaset anlayışını, muhalefet şeklini, rekabet tekniğini hak etmediğini lisana getiren Erdoğan, “Bu ülkede tenceresini kaynatmakta zorlanan her vatandaşımızın kederine, 19 yıldır olduğu üzere bugün de yarın da yeniden biz derman olacağız. Bu ülkede iş bulmakta zorluk çektiği için geleceğine tereddütle bakan her gencimizin, her vatandaşımızın ezasına, 19 yıldır olduğu üzere bugün de yarın da biz tahlil bulacağız. Bu ülkede salgın kaideleri sebebiyle ekmek teknesini çevirmekte zorlanan her esnafımızın, sanatkarımızın, KOBİ’mizin önünü, 19 yıldır olduğu üzere bugün de yarın da biz açacağız. Bu ülkede tek bir insanımızın bile kendini sahipsiz hissetmemesi için tarihimizin en kapsamlı ve en faal toplumsal dayanak sistemlerini 19 yıldır olduğu üzere bugün de, yarın da biz işleteceğiz.” diye konuştu.
Bunları yalnızca vaat, taahhüt, afaki kelamlar olarak tabir etmediklerini vurgulayan Erdoğan, söyledikleri her kelamın gerisinde 19 yıllık bir müktesebat bulunduğunu bildirdi.
Erdoğan, “Türkiye’yi bugüne kadar demokraside ve kalkınmada, Cumhuriyet tarihinin tamamında yapılanların 5 katı, 10 katı hizmetlere nasıl kavuşturduysak, bundan sonra da çok daha fazlasını gerçekleştirecek azme ve hazırlığa sahip tek parti biziz.” tabirini kullandı.
“Türkiye iktisadı, şoklara karşı kıymetli ölçüde dayanıklılık kazanmıştır”
Palavranın en tesirli panzehirinin hakikat, iftiranın en tesirli panzehirinin de hukuk olduğuna işaret eden Erdoğan, bu anlayışla, Türkiye’yi son 19 yılda nereden nereye getirdiklerini hatırlatmak istediğini söyledi.
Yeni tartışmalara daha güzel ışık tutması bakımından makroekonomiyle başlayarak hizmetlerini anlatan Erdoğan, şunları kaydetti:
“Türkiye iktisadı 2002 yılı öncesi devirde, yüksek kamu açığı, yüksek enflasyon, zayıf bankacılık dalı, kırılgan sanayi altyapısı ve yenilikçi faaliyetlerden yoksun bir gerçek bölüme sahipti. Yanında parti sözcüsü, Hazine’den sorumlu bireyler, ekonomiyi çok güzel bildiğini zannettikleri şahıslar var ya, bu şahıslarla bir yere gitmez. Bunlar da her vakit daima olarak çamurdan başlarını çıkaramazlar. Onların periyotlarında Hazinemizin ne durumda olduğunu biliyorsunuz. Ülkemize hakim olan bu dinamikler, siyasi dalgalanmalarla birleşerek, istikrarsız ve sıhhatsiz ekonomik bir yapıyı besleyip büyütüyordu. Türkiye’nin asırlık kalkınma uğraşları, işte bu sebeple derin yaralar alıyor, bir türlü istediğimiz atılımları gösteremiyorduk. Bugün geldiğimiz noktadaysa, en kısa müddette çözmekte kararlı olduğumuz kimi problemlerimize karşın, karşımızda apayrı bir fotoğraf var. Her şeyden evvel Türkiye iktisadı, şoklara karşı kıymetli ölçüde dayanıklılık kazanmıştır. Global çapta meydana gelen krizleri dahi, daha az hasarla ve daha kısa müddette atlatma kabiliyetine kavuşmuştur. Güçlü sanayi altyapımız ve yenilik yapma kabiliyetimizle pek çok gelişmekte olan ülkeyi geride bıraktık, gelişmiş ülkelerle rekabete başladık.”
Misyona geldiklerinde Türkiye iktisadının, satın alma gücü paritesine nazaran dünyada 18’inci sıradayken, artık 13’üncü sırada bulunduğunu bildiren Erdoğan, ulusal geliri, döviz kurundaki ekonomik temeli olmayan dalgalanmalara karşın, 238 milyar dolardan 3 katlık bir artışla 717 milyar dolara yükselttiklerine dikkati çekti.
“Enflasyonu, yine tek haneli sayılara düşürmekte kararlıyız”
Erdoğan, sağlanan ekonomik istikrar ve güzelleşen yatırım ortamı sayesinde, özel dal sabit sermaye yatırımlarının ulusal gelire oranının yüzde 14,8’den yüzde 22,6’ya yükseldiğini anımsatarak, tüketici enflasyonunu, 2002 yılındaki yüzde 29,7 düzeyinden yüzde 6,2’ye gerilettiklerini belirtti.
Son periyotta bir ölçü artış gösteren enflasyonu, yine tek haneli sayılara düşürmekte kararlı olduklarını söz eden Erdoğan, disiplinli maliye siyasetlerinden taviz vermeyerek, bütçenin kalitesini kıymetli ölçüde güzelleştirdiklerini anlattı.
Merkezi idare bütçe açığının ulusal gelire oranını, 2002’deki yüzde 11,1 düzeyinden 2020’de, salgına karşın yüzde 3,4’e gerilettiklerine dikkati çeken Erdoğan, bu oranın, dünya genelinde geçen yıl yüzde 11,8 olarak gerçekleştiğine işaret etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2002’de bütçeden faiz ödemelerine ayrılan hisse yüzde 43,2’ken, bu oranı da geçen yıl yüzde 11,1’e düşürdüklerini hatırlatarak, “Bir diğer tabirle, 2002 yılında toplanan her 100 liralık verginin 87 lirası faize giderken, 2020 yılında bu sayı 16 liraya indi. İnşallah faizleri de tek haneli sayılara indirerek, bu sayısı çok daha azaltacağız. Bu bahiste kararlıyız.” dedi.
Bütçede sağlanan mali disiplinin, borçlanma sayılarına da yansıdığını belirten Erdoğan, Avrupa Birliği tarifli brüt genel idare borç stokunun ulusal gelire oranının yüzde 71,5’ten yüzde 39,5 düzeyine gerilediğini bildirdi.
“Bankacılık kesiminin döviz durum açığı yok”
Bankacılık kesimine de özel bir parantez açmak istediğini söz eden Erdoğan, “2002’de bankacılık bölümü, gerçek kesimi desteklemek bir yana, sıhhatsiz yapısıyla iktisadın üzerinde önemli bir yüke dönüşmüştü. Bugün ise bankacılık kesimimiz, finansmana erişimin kesintisiz devamını sağlayarak, büyüme ve kalkınmamızı destekleyen bir pozisyonda bulunuyor. Bölümün 2002 sonunda yüzde 17,5 düzeyinde olan takipteki alacak oranı, bu yılın Şubat ayı prestijiyle yüzde 4 düzeyindedir. Birebir periyotlar ortasında bölümün öz kaynakları 23,3 milyar liradan 780 milyar liraya yükselmiştir. Bankacılık bölümünün döviz konum açığı olmadığı üzere, yaklaşık 6 milyar dolar fazlası mevcuttur.” değerlendirmesinde bulundu.
“Bu milleti palavrayla aldatmak sana hiçbir şey kazandırmayacak”
Uygulanan eser ve pazar çeşitlendirme siyasetleri sayesinde, global kıymet zincirlerine değerli ölçüde entegre olduklarını lisana getiren Erdoğan, şu bilgileri paylaştı:
“Böylece ihracatımız, 2002 yılındaki 36 milyar dolar düzeyinden 170 milyar dolar düzeyine çıktı. Bir milyar doların üzerinde ihracat yaptığımız eser sayısını 9’dan 39’a, ihracatçı sayımızı yaklaşık 3 kat artışla 90 bine yükselttik. İhracatımız bu yılın ocak ayında yüzde 2,5, şubat ayında yüzde 9,5’luk, mart ayında yüzde 16,3’lük artış göstererek, yükseliş eğilimini sürdürüyor. Mart ayı, yaklaşık 19 milyar dolarlık ihracat sayısıyla, tüm vakitlerin rekorunu kırdığımız bir devir oldu. Bu yılın birinci çeyreğinde ihracatın ithalatı karşılama oranı da yüzde 82’ye ulaşarak, cari açığımızın azaltılmasına kıymetli bir katkıda bulundu.
Avrupa’dan Çin’e kesintisiz demir yolu ulaşımını başlatarak, dış ticaretimizde yeni ve değerli bir çizgisi faaliyete geçirdik. Hayata geçirdiğimiz bir düzenlemeyle 17 bin 888 ihracatçımıza özel damgalı pasaport vererek, yurt dışı seyahatlerini kolaylaştırdık. Son bir yılda ülke genelinde 3 milyon 115 bin esnaf ve sanatkarımıza toplamda 165 milyar lira meblağında faiz indirimli kredi kullandırdık. Bunları Sayın Kılıçdaroğlu takip ediyor mu bilmiyorum. Devamlı ‘Çiftçiyi şöyle batırdılar, bu türlü batırdılar’, bunları anlatıyor. Bak resmi sayılar burada, buna bak. Evvel bunları bir öğren. Resmi sayılarla değil, uçuk saçık sayılarla konuşmak, bu milleti palavrayla aldatmak sana hiçbir şey kazandırmayacak.”
“Turizm kesimimiz ümit verici bir rezervasyon talebiyle karşı karşıyadır”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, inanç ve istikrar ortamının Türkiye’ye yönelik direkt yabancı yatırımları da hızlandırdığına işaret ederek, misyona geldiklerinde direkt yabancı yatırım toplamının 18,8 milyar dolar olduğunu, bu sayının, 2020 prestijiyle 213,2 milyar dolara ulaştığını aktardı.
“Şayet salgın olmasaydı, turizmde de güçlü canlanmanın devamı gelecekti.” diyen Erdoğan, turizm gelirini, 2002’deki 12,4 milyar dolar düzeyinden salgın öncesi son dönem alan 2019’da 34,5 milyar dolara yükselttiklerini hatırlattı.
Turizm kesiminin, ümit verici bir rezervasyon talebiyle karşı karşıya olduğunu açıklayan Erdoğan, “Ülkemizde ve bölgemizde, salgın muhakkak bir düzeyin altına düştüğünde, eskisinden çok daha güçlü bir turizm hareketliliğine sahip olacağımız görülüyor.” diye konuştu.
“Kendisini yalancı ve provokatör ilan etmekten öbür dermanımız kalmıyor”
CHP Genel Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun, dün bir sayı vererek, esnaf ve sanatkarları kendilerine karşı kışkırtmaya çalıştığını anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
“Bu adamın ne derece yalancı olduğunu bilmeniz bakımından bu sayı çok değerli. Kılıçdaroğlu, geçtiğimiz yıl 99 bin 588 esnafımızın terkin yaptığını, yani işini terk ettiğini söyledi. Pekala, hakikati söz ediyor mu? Hayır. Zira birebir periyotta 365 bin 533 esnaf da tescil yaptırmış, yani işe başlama bildiriminde bulunmuştur. ya Kılıçdaroğlu, sen ne vakit yanlışsız konuşacaksın? Sayılar ortada. Bunlar, ferdî değil lakin seninkiler şahsî. Fakat ben, şu anda Ticaret Bakanlığı resmi sayıları üzerinden bu sayıları veriyorum. Esnafımızın sıkıntısını, kasvetini, beklentisini lisana getirmek öteki şeydir, sayıları eğip bükerek palavra söylemek, kışkırtıcılık yapmak öteki şeydir. Şayet bu zat, her iki sayısı birlikte söylem etmiş olsa, hürmet duyardık, maliyeci ya. Lakin birini söyleyip, oburunu gizleyince, kendisini yalancı ve provokatör ilan etmekten öbür dermanımız kalmıyor.”
Makroekonomik göstergelerde gelinen noktanın değerli bir muvaffakiyete işaret ettiğini kaydeden Erdoğan, “Ancak biz bunu kâfi görmüyoruz. Türkiye iktisadı, taşıdığı potansiyelle daha birçok büyük muvaffakiyet öykülerine imza atacaktır. Bir mühlet evvel açıkladığımız iktisat ıslahat paketi, makro göstergelerden yapısal siyasetlere varıncaya kadar bu muvaffakiyet kıssasını daha yükseğe çıkartacak ögeler içeriyor. Sanayiciden esnafa, iş adamından personele, öğrenciden emekliye kadar her bölüme yönelik somut politikalarımızı içeren ıslahat paketlerimizi, açıkladığımız takvime uygun halde hayata geçireceğiz.” sözünü kullandı.
(Sürecek)
Kaynak: Anadolu Ajansı / Aynur Ekiz
